Yunus Emre deyince bu konunun danışma mercii Türkiye’de ve dünyada Mustafa Tatcı’dır… Tatcı Hoca’nın bu konuda herhangi bir açıklama yapmasına bile gerek yok. Çalışmaları ortada. Bu mevzuda son sözü söyleyebilecek en yetkin kişinin o olduğunu ispat etmeye eserleri kifayet eder.
Mevzuyu hiçbir garazı olmadan değerlendirebilenler zaten bunu bilirler. Diğerlerinin Yunus yok buralı yok şuralı türünden beyanatı iddia türünden demagojidir…
Memlekette ne yaparsanız yapın şimdilerde ilmî konulardaki gayretlerinizi ve çalışmalarınızı görmezden gelen hatta bunları yok sayan bir hava var. Türkiye’nin ilimde bu kadar geride kalmasının bir sebebi de araştırmacılardaki emeğe saygı göstermeyen tavır ve yakışıksız üsluptur.
Bunları Karaman nüshası üzerinden yaygaracılık yapan bir şahsın gayr-ı ilmî ve ciddiyetsiz tutumu sebebiyle yazıyorum. Bir yazısını okumuş bulunduk… Ne edep var ne de emeğe saygı…
Edep yâhû!
Bir şey yapacağım, bir iddiayı ispat edeceğim derken gönül incitmenin bir alameti yok.
Hâlbuki Yûnus Emre Belgeler-Bilgiler (Ankara 2012) nâm kitabında Mustafa Hoca’ya kendisi “Türkiye ve dünyada en önemli Yunus Emre uzmanı Mustafa Tatcı’ya” diyerek teşekkür etmiş. Aradan geçen zamanda ne oldu da bu üslûp böylesine çirkinleşti… Anlamak güç. Bir yazısında başlıkta Mustafa Hoca için “Karaman Nüshası Hakkındaki Bilgileri Çarpıttı Manipüle Etti” gibi ibareler kullanmış.
Tek kelimeyle yazık!
Buradan bir şey çıkmayacağı daha yazının başlığından belli. Bu şahsın bir arkadaşına söylediğini ifade ettiği “Mustafa Tatcı Bey, Karaman Nüshası’na hâkim değil, aslında Yunus Emre’ye hâkim değil!” sözleri tam anlamıyla garezle hareket ettiğini gösterir. Dolayısıyla başka iddialarına da bu perspektiften yaklaşmak gerekir. Yûnus’a kırk yılını vermiş bir hocaya “Yûnus Emre’ye hâkim değil!” demek çok yakışıksız bir tutumdur.
Tatcı Hoca, Yûnus’un Eskişehirli ve mürşidi Tapduk Emre hazretlerinin de Nallıhanlı olduğu kanaatinde. Zaten bu konuda yeter kadar kaynak ve vakıf belgesi var. Mustafa Tatcı, Yûnus’un Eskişehirli olmasından ne kazanır, nasıl çıkar elde eder! Ömrünün kırk yılını Yûnus Emre ve takipçilerine vermiş birisi olarak kanaatleri, görüşleri, yazdıkları, çizdikleri, raporları, tezleri elbette daha derin bir saygıyı hak eder ve en başta dediğimiz gibi onu Türkiye’de ve dünyada en önemli Yûnus Emre uzmanı kabul etmemizi mümkün kılar.
Üstelik daha önemli bir mevzu var:
Sadece Yûnus Emre değil aynı zamanda mutasavvıf şairlerimiz ve bence Divan şairlerimiz geleneği bilen, tabir yerindeyse bu işin mutfağında pişmiş, tasavvuf dediğimiz deryadan nasiplenmiş insanlar tarafından hakkıyla değerlendirilebilir. Bu anlamda Mustafa Tatcı Hoca, geleneğin içinden gelir. Yani hem mektepli hem alaylıdır. Bundan dolayı da gelenekten gelen metinlerin, kavramların iç dünyasını anlamada edebiyat tarihimiz için çok önemli bir merhaledir. Zaten bir gün edebiyat tarihçiliğimiz hakkıyla değerlendirilip yazıldığında tespitlerinin ve kaleme aldığı eserlerin birer işaret taşı değerinde olduğu tespit edilecektir.
Akademiyi ve Türkiye’deki Yûnus Emre araştırmalarını az çok takip eden biri olarak, edebiyat tarihçiliğimizin henüz işin çok başında kalmasında ilmî olacağım derken gayr-ı ilmî kalan, anladık zannederken ele aldığı metinlerde derinleşemeyen kimselerin önemli rol oynadığını görmekteyiz. Herhangi bir iddiayla öne çıkmanın, kendimizi ispat etmeye çalışmanın, üstelik bir de yakışıksız bir üslupla oraya buraya sarmanın kişiye getireceği şey hüsrandan başka bir şey değil. Olan kişiye ve ilim hayatımıza oluyor. Yoksa iddialar ve iddia sahipleri bir gün nasıl olsa çekip gidiyor.
Ülkemizde bir sahaya, bir konuya, bir kültür değerine bir ömür harcasanız biri çıkıp ortaya dedikodu kabilinden bir laf atsa etrafta “Bu öyle değilmiş, böyleymiş!” diyecek çok sığ bir ilim ve eğitim ortamı var. Bunda çekememezliğin, kıskançlığın, kendini göstermek istememin, egonun baskın çıktığını söylemeye bilmem ki gerek var mı!
Türkiye’de artık bu tavırdan kurtulmuş, şahsiyet sahibi bilim adamları geleceğe ve bilime yön vermesini bilmelidir.
Yoksa böyle nereye kadar?
Karaman nüshası dolayısıyla internetteki gazete haberlerine de biraz bakmış oldum. Bunda bu nüshayı ilk defa bulunmuş gibi ortaya sürenler mi dersiniz, bu mevzudan kendilerine bir ekmek çıkacağını zannedenler mi dersiniz… Ne yazık ki gazetecilik işin çoğu zaman magazin kısmındadır ve bu sebeple de gayr-ı ahlakî pozisyonlara bürünebilmektedir.
Yûnus Emre deyince bu hususta dikkate alınacak mercii, Mustafa Tatcı’dır. Onun yazdıkları, söyledikleri esas kabul edilmelidir. Elbette yaşadığınız ve çalıştığınız yere göre Yûnus Emre konusunda bazı düşünceler ve iddialar geliştirebilirsiniz. Bunu ifade etmenin de bir üslûbu vardır. Sizin görüşünüzle çelişiyor diye kimseyi rencide etmenin de bir alameti yoktur.
Bilmek iyidir de haddini bilmek daha iyidir.
Gelin görün ki, ülkemizde bunu kime anlatacaksınız?
Yasin ŞEN