Ecdadımızın ortaya koyduğu en faziletli yardım etme ve sadaka vermenin en önemlilerinden biride “Zimem Defteri” dir. Genellikle Ramazan aylarında varlıklı ve zengin insanların kılık ve kıyafet değiştirerek, başka mahallelerdeki bakkal, manav ve kasaplara giderek Zimem defterini (Veresiye defterini) çıkarmalarını isterlerdi. Zimem defteri, esnaftan veresiye mal alan mahalledeki fakir ve yoksul insanlarının borçlarının yazılı olduğu hesap defteridir. Zengin kişi baştan, ortadan ve sondan rast gele sahifelerin toplamını yaptırır ve 5-10-15 veya daha fazla kişinin borcunu ödedikten sonra “Bu borçları silin, Allah kabul etsin” der, kendilerini tanıtmadan çıkar giderdi.
Bu anlamlı yardım etmede, borcu silinen borcunu kimin ödediğini, borcu ödeyende kimin borcunu ödediğini bilmezdi. Gizli verilen nafile sadakanın, açıktan verilen nafile sadakadan yetmiş defa daha sevap olduğunu bilen varlıklı insanlarımız, yardımlarını mümkün olduğunca gizli yapmaya çalışırlardı. Bu ödeme ve yardım etmede, hayır ve hasenat yapan varlıklı kişi ne gurura ve ne de gösterişe kapılır, Allah rızası için yaptığının huzur ve mutluluğu içinde olur, herkes duysun, görsün ve öğrensin anlayışında olmazdı. Borcu ödenen fakirde borcunu silen kişiye karşı minnet ve eziklik duymazdı. Bayrama ailesi ile birlikte yüzü güler ve sevinç içinde girer, bilinmeyen yardım eden kişinin arkasından da Allah razı olsun der, duasını ona arkasından yollardı.
Fevkalade ve anlamlı olan bu yardım etmede bakkal, kasap ve manavların tuttukları veresiye defterlerinde ki yığılmış ve birikmiş borçların ödenmesi ile hem borcu ödemeyen fakir ve yoksul büyük bir borçtan kurtulur ve rahatlar, hem de esnaf gelir ve kazancının kasasına girmesi ile sermaye sıkıntısı çekmez ve işinin ve kazancının huzurunu yaşardı. Ecdadımızı çok severiz ve sayarız diyen nice zengin ve varlıklı insanlarımız, bize miras kalan bu usul ve yardım etme yolu ile elleri ceplerine giderek, bu gün çevrelerindeki fakir ve yoksulu arayıp bularak veya mahallerde ki esnaflara borcu olan kaç kişileri bulup borçlarını silerler mi?
Evet silenlerde var. Tokat’ta Erbaa Belediyesi Ata geleneğini devam ettirmekte, zengin iş adamlarını mahalle bakkallarına davet ederek, rastgele fakir ve fukaranın veresiye defterini açtırıp, hiç tanımadıkları kişilerin borçlarını ödemektedirler. Uygulamada borcu kimin ödediği gizli tutulmuştur. Erbaa Belediye Başkanı Hüseyin Yıldırım “ Bizi biz yapan değerleri halkımıza yeniden yaşatmak istedik” demiştir.
Ramazan ayında reklamlı, basınlı, şatafatlı ve israflı olarak yüzlerce insana iftar yemekleri veren nice zenginlerimiz, reklamı yapılan, basına aktarılan ve beğeni kazansın diye verilen bu yemeğin ve hasenatın hayrını Allah katında karşılığını nasıl bulacaktır. Ecdadımız yaptığı hayrı ve yardımı karşılıksız, riyasız ve gösterişsiz olarak yapar ve şükrünü de eda ederlerdi.
Bir başka “Veresiye Defteri” ise, tarihimizde anlamlı olarak çok önemli yeri bulunan veresiye defteridir.
Yıl 1915.. Çanakkale’de kızılca kıyametin koptuğu günler. Aylardan Mayıs. Vefa lisesi Fransızca Muallimi Ahmet Rıfkı her günkü gibi sınıftan içeri girer. Ahmet Rıfkı Bey selam verir, ama çocuklar selama bile karşılık vermezler! Ahmet Rıfkı iyice şaşırmıştır.
Arka sıralarda oturanlardan biri ayağa kalkarak: “Hocam, mahallemizde eli ayağı tutan ağabeylerimiz Çanakkale’ye gönüllü gittiler, ama siz hala buradasınız! Bizde gitmek istiyoruz, fakat yaşımız tutmuyor, söyler misiniz bize, vatanımız elden giderse sizin verdiğiniz eğitim ne işe yarar?” Yaşlı gözlerle sınıftan çıkar ve mektebin idaresine dilekçe verir. Arkadaşlarıyla, talebeleriyle vedalaşır ve evine gelir.
Ahmet Rıfkı’nın hayattaki tek varlığı yaşlı annesi Ayşe hanımdır ve Şehzadebaşı semtindeki evlerinde beraber oturmaktadırlar. Durumu annesine anlatır, ondan hakkını helal etmesini ister, ardından mahallenin bakkalı, güngörmüş bir zat olan Selahattin adil Efendiye uğrar ve şöyle der: “Selahattin amca, Allah’ın izniyle vatanın bağrına saplanmış olan düşman hançerini çıkarmaya gidiyorum. Senden istediğim, anamı iaşesiz bırakma! Kısmetse dönüşte borcumu öderim!”
Çeşitli cephelerde savaşa katılır. 19 Aralık 1915 günü şehit olur. Annesi haberi alır, çok üzülmesine rağmen imanı bütün bir hanım olduğundan hadiseyi tevekkülle karşılar. Aklına veresiye yiyecek aldığı bakkal gelir. Bakkala: “Yedi aydır senden veresiye alırız, borcumuzu verelim de oğlum borçlu yatmasın!” der. Selahattin Efendi şöyle cevap verir: “Ayşe hanım, sen okuma yazma bilmezsin, okuma bilen bir yakının getir de hesabı o çıkarsın!” Bunun üzerine Ayşe Hanım, komşusunun kızı Gülşah’la birlikte dükkana gider. Selahattin adil Efendi, “Ahmet Rıfkı” bölümünü açarak veresiye defterini Gülşah’ın önüne koyar!
Gülşah, onlara veresiye defterindeki kırmızı harflerle yazılmış satırları gösterir. Şöyle yazıyordur defterde: “Bu hesap Ahmet Rıfkı’nın kanıyla ödenmiştir vesselam!”
KAYNAKLAR
Necdet Bayraktaroğlu- Türk İslam Kültüründe Yardımseverlik- Panama Yay. Ank. 2019
Yusuf Asal – Muhteşem Osmanlılar – Uğurböceği Yay. İst. 2018
Yaşar Süngü – Zimem Defteri – Yeni Şafak – 12 Haziran 2016